Iskender (2011)
Aşkı aramadan evvel, düşün bir, Ya benden nasıl bir aşık olur? Insanın sevdası karakterinin yansımasıdır. Sen kavgacı isen, ha bire öfkeli, Aşkıda bir cenk gibi yaşarsın. Gönlü Pak olanın sevgiside saf olur. Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır. En derin yaralar ailede açılır, kabuk tutsa bile kanar hikaye, içten içe... Attığımız her adım, yaptığımız her işte kendimizi yansıtırız. Budur çözülmesi gereken bilmece...
Iskender - Sinopsis
Şu hayatta insan en çok sevdiklerini acıtır.
En derin yaralar ailede açılır,
Kabuk tutsa bile kanar hikâye, içten içe...
Elif Şafak’ın yeni romanında içimizden bir ailenin,
Toprak ailesinin yaşamlarına yakından tanık oluyoruz.
Onların hayal kırıklıklarında ve umutlarında hem ilginç ve
sıra dışı, hem de tanıdık ve bizden bir hikâyenin izdüşümlerini buluyoruz.
Bir Kürt köyünde başlar sürprizlerle dolu bu serüven.
Oradan Istanbul’a, Londra’ya ve Abu Dabi’ye uzanır.
Gidenler ve kalanlar, sevenler ve sevmeyi bilmeyenler üzerine
bir roman bu; bir de değişmek, değişebilmek üzerine.
1970’lerde Anadolu’dan Londra’ya göçmüş Toprak ailesinin
hüzünlü, heyecanlı ve bir o kadar da umut dolu hikâyesi Iskender .
Adem askerdeyken tanıdığı Pembe ile evlenip önce Istanbul’a gelir.
Yaşam şartlarının ağırlığı altında ezilerek daha iyi bir gelecek uğruna,
70’li yılların sonlarına doğru Londra’ya göçerler.
Üç çocukları olur, Iskender, Esma ve Yunus.
Iskender annesinin gözbebeğidir. En çok kayırdığı, bir türlü toz kondurmadığı evladı.
Esma zeki, biraz da öfkelidir, dikkatli bir gözlemcidir.
Yunus ise göçten sonra Londra’da doğar.
Ismini en gönülsüz peygamberden alan yufka yürekli bir oğlan...
Roman boyunca Toprak ailesinin göç yollarını takip ederken
insanın en yakınındakilerle nasıl uzak düşebildiğini,
gurbeti içinde taşıyabildiğini ve geçmişin burukluklarının
bir gölge gibi bizi takip ettiğini görüyoruz.
Pembe canından çok sevdiği ikiz kardeşi Cemile’yi ve
alıştığı her şeyi geride bırakarak göç eder, eşi Âdem ile.
Ne var ki kimsenin bilmediği karanlık bir sır saklıdır bu evlilikte.
Pembe’nin hikâyesine yolculuk, göçmenlik, yalnızlık ve
en nihayetinde yasak bir sevda siner.
Ikizlerin iki bedende ikamet eden tek ruh olduğu söylenir.
Oysa onlar bundan da ötedir,
Biri yaralandı mı öteki kanar.
Biri gözünü kapamayagörsün öteki kör olur.
Her konuda aynı olmalarına karşın aralarında hayati bir fark vardır
Cemile ile Pembe’nin.
Pembe, Fırat Nehri’nin ötesindeki dünyayı merak eder.
Başkalarının onun hakkında ne düşündüğüne aldırmadan
yüreğinin peşinden gider.
Cemile köyde kalır bir başına, ebelik yapar doğduğu topraklarda.
Hayat ikizlerin yollarını ayırsa da, Cemile ve Pembe’nin aralarına
kilometreler girse de hep birlikte atar yürekleri.
Ta ki bir cinayet onları ayırana kadar.
Elif Şafak’tan çok sevdiklerimiz ve çok kırdıklarımız üzerine
içinize işleyecek bir hikaye.
ISKENDER
… Çünkü en çok en sevdiklerimizi incitiriz.